Gri’lerin Arasında Renkli Kalabilmek

Modern dünya, önce fabrikalarıyla bütün ürünleri aynılaştırdı, ardından insanlara yöneldi. Sayı olarak çoğalıyor olsak da çeşitlilik olarak gittikçe azalıyoruz. Her geçen gün seçimlerimizde daha özgür olduğumuzu söylüyoruz ya soruyorum o zaman: 10 mağaza dolaşıp bir pantolon seçmek mi özgürlüktür, kumaşını alıp kendi isteğin ve estetik yapına en uygun şekilde, istediğin renklerde bir pantolon diktirmek mi ? Rengiyle, dikim tarzıyla dünyada bir tek sende olan, sana özgü olan bir pantolon giymek harika olmaz mıydı, binlerce kişiyle aynı pantolonu paylaşmaktan.

Gittikçe ortaya bir şeyler çıkarmaktan uzaklaşıp, bize gösterilenler arasından seçmeye zorlanıyoruz. Çoktan seçmeli bir hayata daha 4 yaşında test çözerek başlamış oluyoruz. Sonra okul bizi hep 4 seçenekten en doğrusunu seçmeye alıştırıyor. Çocukluğumuzdaki o keşfedici, üretici ruh böyle böyle köreliyor. 23 yaşına geldiğimizde bir kamu personeli olmak için bu sefer 5 seçenekten doğru olanı seçmemiz bekleniyor. Sınavı hazırlayan sisteme teşekkür etmeliyiz, en azından bir seçenek fazla!

Modernizmle beraber gelen konformizm gittikçe hepimizi rahatlık ve kolay ulaşılabilirliği isteme paydasında birleştiriyor. Özgün olmak yerine, herkes gibi olmayı daha bir önemli görüyoruz. Herkes gibi sigortalı, herkes gibi paralı, herkes gibi itibarlı, herkesle aynı işi yapan, herkesle aynı rahat hayatı yaşayan olmak artık temel hedefimiz.

Meslek seçiminde bile ilk düşünülen şey, en çok para kazandıran, piyasada kapitalizmin en çok kölesi olunacak bir meslek seçmek oluyor. Mühendislik, yöneticilik, bilgisayar, elektronik okuyanlar altından kıymetli. İyi bir resim kabiliyetin olması, iyi bir marangozluk yeteneğinin olması, elinin berberliğe yatkın olması, iyi bir yazar olup bu dünyayı daha iyi bir yer haline getirecek olman kimseyi ilgilendirmiyor. Başta anne babalar olmak üzere çevre, mühendis, yönetici, iktisatçı gibi hesapla ilgili meslekleri seçmen konusunda seni bastırıyor. Ne ailen, ne de çevren senin farklı bir seçim yapmana tahammül etmiyor, etmek istemiyor.

Tüm bu aşamaları kısa ve öz bir şekilde anlatan bir kısa film var: Alike. 2015 yılında yapılan film, festival festival dolaşıp 60 küsur hediyeyi heybesine attıktan sonra internette yayınlanmaya başladı. Filmde, modern dünyada bir babanın oğlunu iyi yetiştirme macerasına yer verilmiş.

Önceleri hayat dolu olan ve dünyayı kendi bakış açısından gördüğü gibi yansıtan minik eğitim hayatının başlamasıyla yavaş yavaş içindeki hayal gücünü yitiriyor. Hayal gücünü ve kendi olma duygusunu yitirdikçe de başkalarıyla aynı olmaya yani grileşmeye başlıyor.

Artık çocuğun seçmesi gereken iki yol var. Sistemin ona öğrettiği yoldan mı gidecek, yoksa kendi mutlu olduğu yolu mu çizecek ?

Gerisini anlatmadan filmin bitiş jeneriğinde geçen bir notla yazıyı bitirelim:

“Bize rengimizi kaybetmememizde destek olan ailelerimize özel teşekkürler.”

CEVAP VER

Lütfen yorum yapın!
Buraya lütfen isminizi girin.

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.