Bozulmamış Bir Doğa Harikası: Tisan Koyu

Özel sektörde çalışanlar iyi bilirler ki Cumartesi gününün tatil olması büyük nimettir. Bazı şirketler vardır ki insanın Pazar gününe, bayram günlerine bile el koymaya çalışırlar (ki bizzat yaşadım öncesinde) bu davranışları insanı sağılacak koyun olarak gören seküler kapitalist sistemin onlardaki etkisinin bir sonucudur. Yapmayın, bizler insanız, bir ailemiz, çevremiz, arkadaşlarımız var ve sosyal bir varlık olarak onlara da vakit ayırmak istiyoruz. Pek anlayacağınız bir kavram değil belki ama onların da bizim üzerimizde “hakları” var her şeyden önce, hatta sizden de önce!

Şükür ki şu anda bir kamu kurumunda çalışıyorum ve yine şükür ki çalışanları insan olarak gören yöneticilerim var. Bizim de yorulabileceğimizi düşünen, bazen uyuyakalmanın, hasta olmanın, işe gelememenin normal şeyler olduğunu bilen yöneticiler. Tabi bu hoşgörü devletin korumasıyla da yakından ilgili. Ne de olsa paramızı kendi ceplerinden vermiyorlar. Hem paramızı kendi ceplerinden vermeyip hem de zorbalık yapanları bile görünce bu ikinci kısım insanların değeri bir başka oluyor insanın gözünde.

Üstlendiğim görevin büyük kısmını bitirdiğimde ben de bitmiş haldeydim. Çalışmaya başlayalı beri uzunca bir tatil yapmamıştım. İzin aldım bir hafta, amacım kafa dinlemekti. Bir arkadaşımla da tatillerimizi aynı haftaya denk getirip çıktık yola. Hedef Mersin -> Silifke -> Tisan Koyu

Amacımız kafa dinlemek olunca neresi sakin olur diye araştırma yaptık ve Tisan’da karar kıldık. İlk gün Silifke’den hemen sonra Ataket Susanoğlu diye bilinen bölgede konakladık. Oteller, pansiyonlar bomboş. Sadece orada yazlıklarından kalanlar vardı etrafta. Gittik denize sıfır bir otele valizlerimizi atıp akşam yürüyüşüne çıktık. Hava gündüz çok sıcak olmasına rağmen gece denizden esen rüzgar üşütüyordu biraz.

O günü gezerek ve dinlenerek geçirdikten sonra ertesi gün asıl hedefimiz Tisan Koyu’na gitmek üzere yola çıktık. Atakent’ten ortalama 65 km sürüyor. Bir dağı çıkıyorsunuz ulaşmak için ama yukarı çıkınca karşılaştığınız manzara buna değiyor.

Yeşiliyle mavisiyle henüz bozulmamış doğasıyla harika bir yer Tisan. Bu manzarayı biraz izledikten sonra hemen aşağı indik. Fotoğrafta da gördüğünüz gibi öyle büyük bir otel, apart vb. yok Tisan’da, büyük kısmı yazlık evlerden oluşuyor.

Sahile inince Atakent’teki benzer manzarayla karşılaştığımız için mutluyduk. Birkaç kişi haricinde kimse yoktu sahilde de. Hemen hazırlanıp soluğu denizin içinde aldık. Ekim’in ortaları olmasına rağmen deniz hala sımsıcak. Koca koyda tek başına yüzmenin tadı bir başka kesinlikle. Bu sahilin kötü yanı ise şezlongların ve duşların üyelere özel olması. Şezlongları anladık hadi de duşu neden kapatırlar ki! Neyse ki biz duş alacak suyumuzu yanımızda getirmiştik. Küçük bir uyarı: Market tabelalarına inanmayın, tekelci bakkal haricinde diğer marketler çalışmıyor. Tekel satan yerden de alışveriş yapmama gibi bir düsturunuz varsa suyunuzu önceden alıp öyle gidin.

Denize doyduktan sonra beraber keşif yürüyüşüne çıktık. Yukarıdan gördüğümüz ve oraya da mı gitsek dediğimiz kuytuda kalan bir yer vardı. Gittiğimizde gördüğümüz manzara aşağıdaki gibiydi.

Yamaçlar çok dik olsa da bir yolunu bulup aşağı indik. Aşağıda ancak yabancı filmlerde görebileceğim bir sahnenin içinde gibi hissettim. Dik falezlerin güneşin ve sesin geçmesine pek izin vermediği ürkütücü bir koydu burası. Orada kamp yapanların izleri de vardı. Belli ki çadır kurup gece de kalmışlar ama gece kalmak beni ürkütürdü bu sessizlikte.

Zor bela geri tırmandıktan sonra geri Silifke’ye doğru yola çıktık. Silifke’de her adım başı Tantuni yapan bir yer bulmak mümkün, esnaflık konusunda da oldukça iyiler. Birçok kez tantuni yedik, hazır gelmişken diyerek. Özellikle daha kurumsal yerleri tavsiye ederim dışarıdan gelenlere.

Silifke’de biraz gezdikten sonra geri Mersin tarafına doğru yola çıktık. Yol kenarındaki yüzlerce pansiyondan birini seçip kaldık, yine oldukça uygun fiyatlara. Uygun fiyatlar derken Fethiye, Kuşadası gibi yerlerle karşılaştırarak söylüyorum, gerçekten uygun.

O gün de hoşumuza giden bir otelde kaldıktan sonra ertesi gün Mersin’e doğru devam ettik. Mersin yolunda onlarca mandalina ve nar satan amcalar, teyzeler var. Durup bir tanesinden nar ve mandalina aldık. Çevre köylerde yetişiyormuş. Gerçekten yediğim en güzel mandalinalardı, narlar da öyle.

Gezimiz boyunca her şey spontane gerçekleşti, bilerek plan yapmadık. Ama inanın her şey de hayal ettiğimizden daha güzel oldu. Eğer amaç bir sonuca ulaşmak, bir şeyler öğrenmek falan değilse en güzel tatil metodu bu bence.

Sonuç olarak Tisan da, Atakent de, Silifke de, Mersin de harika yerler, özellikle kafa dinlemek için. Ailenizle hem uygun fiyatlı, hem de sessiz sakin bir tatil geçirmek istiyorsanız, deniz de olsun diyorsanız fazla düşünmeden Mersin tarafına gidebilirsiniz.

Yazıya sabah gün doğumunda çektiğim fotoğrafla veda edeyim. Bir sonraki yazıda görüşmek üzere.

 

CEVAP VER

Lütfen yorum yapın!
Buraya lütfen isminizi girin.

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.