Dresden, Berlin Ziyaretim ve Almanya Üzerine

Geçen hafta, görev aldığım bir projenin lansman toplantısı sebebiyle Almanya’nın Dresden şehrindeydim. Uçağımız Berlin’den olduğu için toplantı sonrası Berlin’i de bir gün gezme imkanım oldu. Almanya’ya ilk defa gittiğim için ister istemez gördüğüm her şeyi bir tespit ve karşılaştırma konusu olarak ele aldım sokaklarında dolaşırken. Artık Almanya deyince aklımda uzaydan çekilmiş bir kara parçası fotoğrafından fazlasının canlanacak olması bile sanırım yeterli ama çok daha fazlasını biriktirdim. Şimdi onlardan madde madde kısaca bahsetmek ve üzerine yorum yapmak istiyorum.

  1. Tuvalet ve Taharet Konusu

Başlığa bakınca biraz mide bulandırıcı bir konu gibi görünebilir. Gerçekten de öyle. Almanya’da bütün tuvaletler klozet şeklinde ve hiçbirinde taharet musluğu maalesef yok. Yani tuvalet sonrası temizlenmek için tek kullanabileceğiniz şey peçete! Doğduğum günden bu yana suyla temizlenen birisi olarak Almanların bu alışkanlıkları orada bulunduğum süre boyunca oldukça midemi bulandırdı. Hadi önceden pistiniz ve bilmiyordunuz diyelim, bu özelliğimizi neden örnek almadınız Alman milleti? Değil taharet musluğu, istisnalar dışında hijyen açısından klozete bile karşı olan biri olarak ne eziyet çektim bir bilseniz. Sonra Berlin’de bir cami buldum ve tuvaletine indim, bir de ne göreyim: Taş tuvalet ve içeride şırıl şırıl akan bir çeşme. Müslüman olmamın değerini bir kez daha anladığım sahnelerden biriydi. Demem o ki, müslümansanız, ibadet ve hatta daha insan kalmak için suyla temizlenmeye ihtiyaç duyuyorsanız bunu orada bulma imkanınınız camiler harici yok. Bu gerçekten rahatsız edici.

Dresdende bir otelin tuvaleti.

2. Bisiklet Kullanımı

Bisiklet ve elektrikli scooter kullanımı oldukça yaygın. Bundan sanırım her iki şehrin de genelde düz olmasının etkisi var. Bu etkiden öte bisiklet sanki bir kültür halini almış durumda. Tüm şehri de bisikletlilere göre tasarlamışlar, bisiklet yolu olmayan bir cadde ve sokakla karşılaşmadım. Bizde bisiklet kullanımının bu kadar yaygın olmamasının sebeplerinden birisi engebeli yer şekillerimiz olsa da bir o kadar etkili olan başka bir konu daha var bence: İtibar. Bisiklete binmek biraz daha fakirlik ya da sefillik anlamına gelebiliyor bizde. “Aaa adama bak! Koskoca müdür olmuş ama bisiklete biniyor!” denilebiliyor mesela. Bu illaki orada da deniyordur ama bisiklet yaygın olduğu için belki o kadar garipsenmiyordur. Velhasıl bisiklet kullanmak, arabaya göre çok daha sağlıklı, çok daha çevreci, çok daha milli gelire katkısı (daha az petrol kullanımıyla) olan bir alışkanlık ve umarım ülkemde de daha fazla yaygınlaşır.

3. Metrolarda Turnike Geçişlerinin Olmaması

Evet yok. Metroya bineceğim ve Türkiye’den alışkanlıkla bir turnikeden geçmem gerektiğini düşünüyorum ama ortada ne bir turnike var ne bir güvenlik vs. Baktım bazıları bilet alıyor öyle biniyor bazıları almadan biniyor. Herhalde dedim alıp içerde birine gösteriyoruz bileti. Sonra bilet aldım ve metroya bindim. Soran eden olmadı hala. İndim ben de herkesle birlikte, bakıyorum başını alan gidiyor. Eee bilet elimde kaldı, kimse de kontrol etmedi. Toplum içinde bu konuyu anlatırken bizdeki Avrupa sevicileri-aşağılık psikolojisine sahip olan tipler- hemen şu tepkiyi veriyor: Aaa bak görüyor musun ne kadar da dürüst insanlar, kimse kontrol etmese bile bilet alıyorlar. Bizde olsa var ya kimse almaz ben sana söyleyeyim! Evet değerli aşağılık psikolojisi insanı seni üzeceğim için kusura bakma ama öyle değilmiş. Bilet kontrolcüsü trende tebdil-i kıyafetle dolaşıyormuş ve kapılar kapandıktan sonra rastgele biletleri kontrol ediyormuş. Eğer biletin olmadan bindiysen yüklü miktarda ceza yiyormuşsun. Kimse de tabi ki bu cezayı yemeyi göze alamıyor ve biletini alıyor. Keşke senin dediğin gibi olsa, insanlar sadece çok dürüst olduğu ve kimsenin hakkına girmek istemediği için bilet alıyor olsa. Ama öyle bir ceza korkusu hakim ki toplumda kimse kuralların aksini uygulamaya cesaret edemiyor. Cezayı, hapsi geçtim nezarethanede kalmanın bile ne kadar paraya mal olduğunu söyleyeyim. Eğer nezarete atılırsan kaldığın her günün, yediğin her yemeğin faturası sana yazılıyor. Eğer hasta olursan doktor çağırılıyor ve doktorun ücreti de sana yazılıyor. Peki kustun ve etrafı kirlettin mi nezarette, temizlik ücretini de sana ödettiriyorlar. Hadi bakalım gel de bunları göze al da bir suç işlemeye çalış! Yapamıyorsun, mecbur o kurallara uyacaksın.

Diğer yandan, metro istasyonlarının mimarisi de diğer yerlerde olduğu gibi çok hoşuma gitti. Berlin’de yer yüzü metrosunun durakları hep aşağıdaki gibi. İçerisinin havası bir başka.

Berlinde Bir Metro Durağı
Dresden’de Bir Metro Durağı

4. Ücretsiz Wifi’nin Yaygınlığı

Oraya giderken acaba telefon kullanımı konusunu nasıl hallederim diye düşünüyordum. Kullandığım operatörün yurtdışı kullanım ücreti günlük 45 lira civarıydı. Bu fiyat sadece paketini yurt dışında kullanmak için alınıyor. Neyse ki Almanya’nın neredeyse her yerinde ücretsiz wifi bulabildiğim için bu paketi almama gerek kalmadı. Metro istasyonlarında, meydanlarda ücretsiz wifi var ve oldukça iş görüyor. Bu hizmet gerçekten bir turist olarak oldukça işime geldi.

Berlin Potsdamer Platzdaki Binalar

5. Trafik Işıklarında Araba Olmasa da Geçilmemesi

Evet gelelim sıkça duyduğum ama şimdiye kadar şahit olmadığım konuya. Evet Dresden’de özellikle kimsenin ışıklara aykırı hareket ettiğini görmedim. İnsanlar kendilerine kırmızı yanıyorsa etrafta araba olmasa da ışıkta bekliyorlar. Arabalar da oldukça yavaş gidiyorlar ve emniyet kemeri takılı olmayan kimse görmedim. Evet Avrupa sevici, onları çok dürüst bularak kendini sürekli aşağılayan arkadaşım yine bu kısımda boşuna sevinme çünkü yine burada ceza faktörü devreye giriyor, yani öyle çok dürüst insanlar oldukları için yapmıyorlar bunu. Almanya’da trafik cezaları çok yüksek. Örneğin ehliyetsiz araba kullanırken yakalanırsanız Türkiye’de sadece 800 lira civarı bir para cezası uygulanırken Almanya’da yüksek para cezasının yanında bu suç için hapis yatıyorsunuz! Başka bir örnekle detaylandıralım: Kırmızı ışıkta geçmenin para cezası 200 ila 360 euro arası iken buna ek olarak 2 puan ve 1 ay trafikten men ve duruma göre 5 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılırken Türkiye’de kırmızı ışıkta geçmenin cezası sadece 291 tl! Trafik cezalarını bu vesileyle biraz araştırdım. Amerika ve Avrupa’da bu cezalar Almanya gibi oldukça yüksek miktarlarda ve görünüşe göre bu korku ve parayla korkutma sistemi işliyor. Neden bizde bu kadar düşük? Bizde insan hayatı çok mu değersiz onun için mi? Evet sonuç olarak cezalar yükseltilmeli. Bir kişi kırmızı ışıkta geçtiği için hapis yatsa bir daha kimse bu kuralı ezmeye kolay kolay cesaret edemez. Cezalar caydırıcı olmalı ki toplumda düzen sağlansın. Bunun maalesef başka yolu yok.

 

Dresden Bisiklet Trafik Işıkları
Dresden Sokakları

6. Tasarımsal ve Mimari Bütünlük

Hem Dresden’de hem Berlin’de beni en çok etkileyen şey şehrin çoğunluğunda etkili olan mimari bütünlük oldu. Hem renk olarak hem tasarım olarak binalar göz yakmayan bir şekilde tasarlanmış. Diğer yandan eski tarihi yapılarını ise oldukça iyi korumuşlar. Dresden’in büyük kısmı 2. Dünya Savaşı’nda bombalanmasına rağmen sonradan binalar aslına uygun şekilde yeniden yapılmış. Öyle ki Dresden sokaklarından gezerken orta çağda geziyormuşum gibi hissettim. Türkiye ile (özellikle Ankara) karşılaştırdığımda Ankara’da bu mimari düzenlemenin neredeyse hiç olmadığını söylemek mümkün. Her tarafta yanıp sönen led ışıklar, gelişi güzel yerleştirilmiş tabelalar, göz yakan renkler vs. Birisinin Türkiye’nin başkentinde de bu konuyla bir ilgilenmesi lazım gerçekten.

Dresden Neumarkt Meydanı

7. Akaryakıt Fiyatları

Almanya’da akaryakıt fiyatları oldukça uygun. Benzinin litre fiyatı 1.5€ civarında. Alım güçlerine göre bu fiyat çok ucuz. Bizde fiyatlar bu kadar yüksek iken bu kadar arabaya binen varsa fiyatlar 5’te birine inse kim bilir ne kadar çok araba kullanan olur demekten kendimi alamadım. Tabi keşke devletimiz çok fazla vergi almasa da biz de bu kadar uygun fiyatlara kullanabilsek.

Humboldt-Universität zu Berlin

8. Çay Kahve Restoran Fiyatları

Akşam yemekten sonra4 kişi Dresden şehir merkezinde  bir kafeye gittik. Menüyü açtım, diyor ki Latte 2€, Machiato 2,5€. Yanında tatlı alıyorsun 3€. Nasıl yani? Türkiye’de şehir merkezinde bile değil kuytu köşe bir yere gitsen Latte için 12-13₺ istiyorlar. Oradaki gibi tatlı alsan o da nereden baksan 15₺ tutar. Oradaki kişi başı kahve ve tatlı alıp 5€’ya mekandan çıkabildik. Burada aynı menüyü 30₺’ye ancak yersin. Resmen Türkiye şartlarında para kazanıp kafeler tarafından Avrupa’ya göre 6 kat daha pahalı yiyip içiyoruz. Dedim ki bu adamlar da paza kazanıyor, bizimkiler de! Bizim restoranlara biraz daha sinir oldum bu manzarayı görünce. Tabi daha fazlası oralara arada bir de olsa giden kendime. Tamam cimri değiliz ama kendini ayak üstü soydurmanın da bir alemi yok gerçekten.

Landesamt für Denkmalpflege Sachsen

 

Dresden Anlıkları

Dresden’de dolaşırken gezip gördükçe küçük video anlıkları çektim ve onları bir araya getirdim. Tüm anlıklar arka planda şehrin doğal sesleriyle çekildi, herhangi bir müzik vs eklemedim. Aşağıdaki linkten bu derlemeyi izleyebilirsiniz:

 

CEVAP VER

Lütfen yorum yapın!
Buraya lütfen isminizi girin.

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.